1950’lerde Dr G.A.İlizarov’un bulduğu ve geliştirdiği İlizarov sirküler eksternal
fiksatörvü, komplike kırıklar, psödartrozlar ve osteomiyelitler gibi geçmişte tedavi
etmekte güçlük çekilen bir çok problemli hastalığın tedavisinde çığır açmıştır.
Fragmanlar üzerinde gerek ameliyat sırasında gerekse ameliyat sonrasında tam
hakimiyet, fragmanlara rotasyon, angulasyon, translasyon gibi manevraların
rahatlıkla yaptırılabil-mesi ile diğer fiksatörlere üstünlük sağlamıştır. Tüm bu
avantajlarına rağmen İlizarov eksternal fiksatörünün de bir takım dezavantajları
mevcuttur. Eksternal fiksasyon süresinin, dolayısıyla da tedavi süresinin uzun
olması, özellikle femoral uygulamalar-da diğer tip fiksatörlere göre daha az
konforlu olması bunlardan birkaçıdır. Ayrıca 4cm’nin üzerindeki uzatma
olgularında kaslarda oluşan kontraktürler de diğer bir sorunu oluşturmaktadır.
İşte bu dezavantajları ortadan kaldırmak için batı dünyası İlizarov’un distraksiyon
histogenezisi prensibine bağlı kalmak kaydıyla yeni teknikler ya da bazı tekniklerin
modifikasyonlarını geliştirmişlerdir. Tarihsel gelişim içinde bunlardan ilki İlizarov
sisteminin batıya ilk açılım noktası olan İtalya’dan gelmiştir. Cattaneo ve Catagn
özellikle proksimal femoral ve humeral uygulamalarda K-tellerinin damar sinir
paketi lezyonlarına yol açma riskinden esinlenerek unilateral fiksatörlerdeki
Schanz vidası uygulamasını İEF’ne adapte etmişler ve buna hibrid sistem
adını vermişlerdir.